Benden Hikayesi - Bir Sait Faik Belgeseli


Sait Faik Belgeseli

Nisan, yağmurlarını bu sene Mayısa devretmiş gibi. 11 Mayıs Cuma gününün sabahı da küskün bir hava ile başladı, bulutları dolu, renkleri biraz bulanıktı. Mayıs ayının 11 inde bir Cuma günü Sait Faik öleli tam altmış dört yıl olmuştu. Islak bir akşamda sokak lambalarının ışığının altında hikâyeleri hala yaşıyordu…

Çok karmaşık hisler ve özlem ile bugünün gelmesini beklemiştim. Bilemiyorum kaç gün ama sanki Sait Faik’i kaybettiğimiz günden beri. Sonunda takvim 11 Mayıstı ve hikâyeler Mayısa biraz kırgındı.  

Akşamı bulmadan bırakamadı su damlalarını gökyüzü. Her on beş dakikada bir kontrol ettiğim saat, on sekiz çift sıfırdan on sekiz sıfır biri bulamadan ben kendimi kapıda bulmuştum bile. Özlemek sahiden garip biri. Gök hala karamsardı. Durağa kadar çare yok koşar adım, hatta belki koşa koşa gelmiş olabilirim. O esnada bulutlarda su damlalarını saklamaktan vazgeçmiş, üzerime serpiştirmeye başlamıştı. Özlemek belki de böyle bir şeydi. Mavisinden altmış dört yıldır eksik olan bir çift göze hasretti o da.

Bundan dört ay önce Sait Faik’in hikâyelerine sarılmıştım bir kış mevsiminde. İçimi ısıtacak bir şeyler mi arıyordum? Önemli değil. İlk kitabın ilk sayfasına titrek yazılarla yazmışım,
Şimdi tekrar sarılacağım dostlarına. Burgazada’nda gün batımlarında hikâyelerini anlatacağım sana.
Kalemin siyah mürekkebi dağılmış biraz. Son Kuşlar kitabın ismi ve de ilk hikâyesi. Sait Faik, Son Kuşların son cümlesinde demiş ki, Benden Hikâyesi… Belki o da titrek yazılarla yazmıştır bu iki kelimeyi kim bilir. Ama biliyorum. Ben o satırların altını çizerken titriyordu içim.

İki kelimenin gizemi sadece beni sarıp sarmalamamıştı bu kadar zaman. Onur Barış’ın hayalinin ismi de bu iki kelimeydi: Benden Hikâyesi. Belki Onunda kalemi bu iki sözcüğü yazarken titremiştir kim bilir. Ama biliyorum. Altı çizili satırlarımı saman sayfalarda değil beyaz ekranda gördüğümde titriyordu yine içim.

Hikâyeler sığınaktı. Cuma akşamı tüm karanlığını şehrin üstüne örterken Sait Faik’in hikâyeleri doğuyordu geceye. İstanbul Onun hikâyelerine sığınıyordu yeniden. Sokakları, kaldırımları, parkları, evleri... Ve içinde, üzerinde yaşayan; şimdilerde kimselerin dönüp bakmaya vakit bulamadığı, yaşamın ağırlığını omuzlarında taşıyan şehrin yüzlerine bakıyorduk tekrar. Gözlerinin ta en içlerine yine, yeniden. Üstelik tanışıklığımız çok eskiden, biliyorduk.

1906 yılının Kasım ayında, Adapazarı’nda başlıyordu Benden Hikâyesi. Ve sürecekti sonsuza dek, bilmiyordu. Ardından genç oluyor okul yılları çıkıyordu karşımıza. Önce İstanbul Erkek Lisesi sonra aldığı disiplin cezası yüzünden Bursa Erkek Lisesi. İpekli Mendil öyküsünü yazıyor burada, her şeyin başlangıcı oluveriyor. Eğitim hayatı çok başarılı değil, Fransa’da bile barınamıyor. Geri dönüyor. Babası ticaretle uğraştığından onu da deniyor, aynı başarısızlıkla sonuçlanıyor. Edebiyatı da zaten edebiyat olsun diye yapmıyor. O sıradan insanların hikâyelerinin peşinde. Bir yazar toplantısında balıkçıya benzettikleri için içeri alınmadığında mutlu, çok mutlu oluyor.

Sait Faik Belgeseli


Şehrin sokaklarını adımlıyor Sait Faik krem renk paltosu başında fötr şapkasıyla, o hikâyelerinin zamanında yürümeye devam ederken onun hayatına, öykülerine dokunan isimler Onu anlatıyor anılarında.

Söz Burgazada’da bakkallık yapan amcaya geldiğinde konu adasına da geliyordu nihayet. Adaya yerleştiğinde mutluluğu buluyor muydu sahi? Cevabı yine net değil. Ama ada ruhu ona iyi geliyor. Yalnızlığı geçmiyor geçmesine de denizler, balıklar ve kuşlar yoldaşı oluyor.

Yalnız, yapayalnız bir adamın hikâyesi bu. Yazarlık için değil de yalnızlığının üstünü örtmek için yazan bir adam. Hep kendi köşesinden olabildiğince sessiz etrafını izleyen sadece kalemiyle konuşan. Büyük lafları hiç sevmezdi. Belki de bundan ‘’yazmasaydı delirecekti.’’ O kalemi iyiki yonttun Sait Faik.

Sait Faik Belgeseli


Not düşüyorum gecenin sonuna ‘’Artık daha çok özlüyorum…’’

On bir Mayıs Cuma gününün ertesi, hava aydınlık. Hala kalbimde Sait Faik’in hikâyelerinden pasajlar okunuyor. Belgeselde Sait Faik ile anılarında ve hikâyelerinde buluşan kişilere şöyle soruldu: ‘’Sait Faik’i şimdi karşınızda görseniz Ona ne sormak isterdiniz?’’ Bunu düşünüyorum.
Gökyüzüne artık bir de Onun için bakacağım. Kuşlar ne olur Sait Faik’in hatırına arayı çok uzatmayın…



0 yorum oku / yaz