2018 #08 Kitap Alışverişi


Kitap Önerileri

Öncelikle şunu belirtmeliyim. Kitap alışverişim asla okuma alışkanlığıma göre şekillenmiyor. Bir ay içerisinde karşıma çıkan kitaplardan ilgimi çekenleri alışveriş listeme eklediğim çok oluyor. Yeni bir konu üzerinde araştırmaya yoğunlaştıysam o konu hakkındaki kitaplardan da en az bir tane edinmeye çalışıyorum. Bunun dışında her ay bir kitabını almak üzere tamamladığım setlerde mevcut. Genellikle bir okuma listesine sadık kalabilen bir okuyucu değilim. Hatta böyle bir listem hiç olmadı. Okuma sıram ve listem tamamen doğaçlama oluşuyor. Bir de her kitabın vaktini kendi seçtiğine inananlardanım. İhtiyacım olduğunu hissettiklerinde karşıma çıkıveriyorlar.

Kitap alışverişimi ise internetten ve yaşadığım yerdeki yıllardır gittiğim kitapçıdan yapıyorum. İnternetten alışverişi sadece fiyat yüzünden tercih ediyorum. Kitapçıdan bizzat dokunarak, sayfalarını karıştırarak kitap almayı çok seviyorum, içeri girdiğimde yüzüme çarpan kitap kokusunu ise daha fazla. Kitapçımda fiyatlar internettekiyle neredeyse aynı, hatta çoğu kitap uygun bile olabiliyor. Maalesef her kitabı bulamıyorum ama. Belirli bir zaman diliminde uğramam oraya. Aklıma ne zaman eserse giderim. Bu zamanlar özellikle kendimi en yorgun ve bitkin hissettiğim zamanlar olur. İlaç gibi gelir, sahibesi Özlem Hanım’ın tatlı sesi, miskin kedileri ve sarı sayfalarının kokusuyla Kültür Kitabevi.

Bu ay Kültür Kitabevi’ne uğramadım. Tüm listem İdefix ve Kitapyurdu sitelerinden. Fiyatlarını karşılaştırarak hangi kitabı nereden alacağıma karar veriyorum. Uzun zamandır kitapları hasarsız, çok temiz şekilde ulaştırdığı için Kitapyurdunu tercih ediyordum ama bu ay  İdefix in sepette ekstra indiriminden faydalanmak için oradan daha fazla kitap aldım.

Çoğunlukla set kitaplarına ağırlık vermişim. İşte Ağustos listem,

1.Öz Yaşam Öyküsü 01 - Özüm Çocuktur / Fakir Baykurt

Uzun süredir okumak istediğim bir isimdi Fakir Baykurt. Özellikle Sosyoloji eğitimi sırasında Köy Enstitüleri hakkında çok fazla okuma ve araştırma yapıyordum. Türkiye için eşsiz bir kurum olan Köy Enstitüleri ne yazık ki yıllar önce kapatıldı. İçimden bir ah çeksem de, hayır değinmek istediğim bu değil. İşte bu okumalar sırasında rastlamıştım Fakir Baykurt ismine. Kendisi bu kurumların hem bir öğrencisi hem öğretmeni.

Çocukluğu yoksulluk içinde geçti. Evlerinde tek bir kitap bile yoktu ama O çok ünlü bir öğretmen, eserleri sinemaya ve tiyatroya aktarılan, yabancı dillere çevrilen bir yazar oldu. Öz Yaşam Öyküsü, bir öğretmen ve yazarın ömrü boyunca nasıl çalıştığının ve savaştığının hikayesi. Toplam sekiz kitaptan oluşuyor, ilki Özüm Çocuktur.

Gönen Köy Enstitülerinden çıkan o çocuk ömrü boyunca aydınlığa ulaşmak ve ulaştırmak için uğraşmıştır. O çocuğa ilk ışık tutan ise annesidir. Fakir Baykurt’u bir çoğumuz gibi ben de annesiyle olan o anısını okurken tanıdım. Öğretmenlik yapan Fakir Baykurt’u bir gün annesi sınıfında ziyaret eder. Baykurt annesinin ders izlemeye geldiği günü şöyle anlatır: ‘’Sınıfta estim, gürledim.’’ Ders biter, anne oğul dışarı çıkarlar. Dayanamaz, ‘’ Anacığım, beğendin mi öğretmenliğimi’’ Anası: ‘’Eh işte, fena değil’’ der. Fakir Baykurt şaşırır, birazda içerlemiş olsa gerek, ’’müfettişler geliyor, pekiyi veriyor. Sen fena değil diyorsun, nasıl oluyor?’’ diye sorar. Annesinin son sözü şöyle, ‘’Ben sana kızsaydım, dövseydim, içindeki aslan küserdi, o aslan ölürdü. Böyle öğretmen falan olamazdın. Şimdi sen de benim yaptığımı yap ve sakin ol. Dayak atıp bu çocukların içlerindeki aslanı sakın öldürme...’’

İlk sayfasını açıp okudum az önce, ‘’Fakir Baykurt Anadolu uyanışının yazarıydı.’’ Deniliyor. Özüm Çocuktur’da, 1929 yılından başlayıp, Köy Enstitülü olduğu döneme kadar geçen zamanı anlatıyor. Anadolu’nun bağrında açan bir çiçek gibi yetişen bu delikanlının hayatından çok şey öğreneceğim. Literatür Yayınevinden çıkan bu kitabı okumak ve tüm seriyi tamamlamak için sabırsızlanıyorum.

2.Gazoz Ağacı ve Diğer Öyküler / Sabahattin Kudret Aksal

Eylül ayından itibaren Sait Faik Abasıyanık kitaplarını tekrar okumaya başlayacağım. Tüm kitapları var. Sait Faik’in hikayelerini bitirdikten sonra ise Onun adına verilen hikaye armağanı kazanmış kitapları sırasıyla okumak istiyorum. Ödül, Sait Faik’in annesi Makbule Hanım’ın çabalarıyla ilk kez  1955 yılında verilmiş. Onun vefatından sonra, 1964 yılından itibaren ise Darüşşafaka Cemiyeti tarafından sürdürülüyor. Annesinin vasiyetinde yazarın tüm eserlerinin telif hakkı da Darüşşafaka Cemiyeti’ne bırakılmış.

Sabahattin Kudret Aksal’ın Gazoz Ağacı hikayesi 1955 yılında verilen Sait Faik Hikaye Armağı’nın ilk sahibi. Ama bu unvanı On İkiye Bir Var hikayesiyle ödüle sahip olan Haldun Taner ile beraber paylaşıyor. Haldun Taner’in hikayesini ise geçen ayki kitap alışverişimde edinmiştim.

Sabahattin Kudret Aksal ödül yönünden oldukça zengin bir yazar. Öykülerinden Yaralı Hayvan ile 1957 yılında Türk Dil Kurumu Sanat Armağanı’nı, 1985 yılında Vav’lar öyküsüyle ENKA ödülünü kazanıyor. Bu açıdan hayli merak uyandırıcı bir yazar.

Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan bu kitapta Aksal’ın Gazoz Ağacı ile beraber 35 öyküsü bulunuyor. Bir süredir öykü kitabı okumadığım için biraz gözümü korkutuyor. En derinlikli edebi tür olması bunda en büyük etken. Okunması, bundan ziyade anlaşılması ve analiz edilmesi en zor yapıtlar, öykülerdir benim açımdan. Birkaç sayfaya sığdırılmış bir ömrün kesitinde anlam aramak ve mesajına ulaşmak, karmaşık yollardan geçmek sadece bir edebi okurluk değil, zorlu bir matematik sorusunu çözmek gibi gelir bana aynı zamanda. Dahice!

Gazoz Ağacı biraz uzunca bekleyecek gibi. Olsun, ismine yaraşır şekilde okunmak için bekleyecek. Buna değer.

3. Binbir Gece Masalları 

Yüzyıllardır süregelen bir yolculuk Binbir Gece Masalları. Alim Şerif Onaran’ın çevirisiyle, Yapı kredi Yayınları’ndan çıkan bu ölümsüz ve zamansız eser toplamda 4 ciltten oluşuyor, her bir ciltte iki kitaptan. Daha önce ilk iki cildin dört kitabını aldım. Bu da 3.cildin ilk kitabı. Geriye üç kitabı kaldı. Yine çok sabırsızlandığım ama hakkını vererek okumak istediğim bir seri.

Sayısız dillere çevrildi, bir çok sanatçıya, okura ilham verdi. Geçmişte, günümüzde ve gelecekte yeri her daim özel, benzerine az rastlanır bir eser. Dilerim, kalbime ilhamını serpmekte cömert olacak.

4.Huzursuzluğun Kitabı / Fernando Pessoa

Uzun süredir çok merak ettiğim bir başka kitapta Pessoa’nın Huzursuzluğun Kitabı adlı eseri. İsmi çok vurucu. Sadece ismini bir kere duymuş olmak ömür boyu onu hatırlamak için geçerli bir sebep. Çünkü Pessoa’nın anlatmak istediği, benim, senin, bizim, hepimizin ömründe bir kez olsun içine düştüğü çıkmaz. Huzursuzluğun Kitabı.

Yazar olmanın hayalini hiçbir zaman kurmamışımdır ama yazılarımın altında yazacak ismin hayalini hep kurmuşumdur. Romain Gary’nin bir yazara sadece bir defa verilen Goncourt Ödülü’nü, Emile Ajar takma ismiyle yazdığı Onca Yoksulluk Varken adlı kitabıyla ikinci kez aldığını öğrendiğim günden beri bunu düşlüyorum. Murathan Mungan’ın hayattaki en çok yapmak istediği şey miydi, yoksa en büyük pişmanlığı mıydı? Hatırlayamıyorum. Sorulan bir soruya ‘’ Keşke eserlerimi başka isimle yayınlasaydım, kendi ismimle değil.’’ Diye yanıt verişi de hala aklımda.
Pessoa da bizimle aynı fikirde. O da şiirlerinin, yazılarının altına başka isimler yazmış. Bazı yazarlarla aynı düşte olmak ne kadar büyüleyici. Bu yönü bile kitabını ne kadar çok seveceğimin habercisi.

Huzursuzluğun Kitabı’nda beni tek hayal kırıklığına uğratan şey kapağı oldu. Can Yayınları’nın klasik beyaz kapağını bekliyordum, maalesef kapakta iri puntolu Pessoa yazısının üstünde yürüyen adamların olduğu mavi kapaklı kitap geldi. Diğer sitedeki fotoğrafında sırf bu kapak var diye daha pahalı olan siteden sipariş vermiştim. Sonuç yine aynı kapak, elime aldığımda hiç benimseyemedim. Ne saçma bir huy, farkındayım. Ama kitabı elime ilk aldığımda verdiği hissiyatı çok önemsiyorum.

Modern çağ insanının gerçekliğin peşinde nereye varacağının ya da varamayacağının hikayesi. Sanki varoluşçuluğa da göz kırpıyor gibi.

5.Kurt Kanunu / Kemal Tahir

Yine uzun zamandır tüm kitaplarını tamamlamaya çalıştığım bir yazar. Şu ana kadar Orhan Kemal ile beraber en çok kitabını edindiğim kişidir Kemal Tahir. Selim İleri’nin tabir ettiği ‘Üç Kemaller Dönemi’ne ait derinlemesine bir okuma yapmak için hazırlık aşamasındayım. Orhan Kemal, Yaşar Kemal ve Kemal Tahir hakkında araştırmalar okuyorum. Yaşadıkları dönemi ve şartlarını anlamaya çalışıyorum. Çünkü bu üç isimde kalemlerinin mürekkebini hep yaşadıkları coğrafyadan almışlardı. Acılarını, yoksulluklarını ve halkı anlatmışlardı. 1960 ve 70’li yılları yalın, olduğu gibi bu üç  Kemal bizlere aktarmıştı. Onların kitaplarındaki vatan Anadolu’nun, karakterleri Anadolu insanının ta kendisiydi.

Kurt Kanunu’nu Kemal Tahir’in Esir Şehir Üçlemesi serisinin devamı niteliğinde bir kitap olarak yorumlayanlar var. Üç kitaptan bağımsız fakat üçlemenin son kitabı Yol Ayrımı’nda kaybetmeye başladığı umudunun bu kitapta artık tamamen önemini yitirmesinden dolayı aralarında sıkı bir bağ olduğu konusunda hem fikir görüş çok fazla.

İsminden çetin bir mücadelenin sinyalini veriyor Kurt Kanunu. İthaki Yayınları’ndan çıkan Kemal Tahir eserlerini layıkıyla okuyup analiz etmek için yine oldukça sabırsızım.

6.Unutulmuş Öyküler / Orhan Kemal

Sadece Üç Kemaller içinde değil son zamanlarda tüm yazarlar arasında beni en çok heyecanlandıran yazar Orhan Kemal’dir. Kitaplarının bir çoğunu aldım sanıyorum. Bu alışverişimde temin ettiğim kitap Unutulmuş Öyküler adlı eser oldu.

Orhan Kemal’in 1941-1967 yılları arasında çeşitli gazete ve dergilerde yazdığı öyküleri en küçük oğlu Işık Öğütçü tarafından bu kitapta derlendi. Işık Öğütçü, babasının hatırasını yaşatmak için harika işler yapıyor. Orhan Kemal adında bir internet sayfası var. Babası için yapılan eleştiriler ve röportajların olduğu Zamana Karşı Orhan Kemal adında bir kitabı bulunuyor. Zamana karşı, Orhan Kemal’in unutulmaması için tüm gücüyle çabalıyor. Seminerler, söyleşiler, anma programları vs. her yerde babasının anısını yaşatıyor, Orhan Kemal’i anlatıyor, Onu sevdiriyor.

Gerçek adı Mehmet Raşit Öğütçü olan yazarın hayatı hakkında büyük bir merakla bilgi edinmeye devam ediyorum. Zamanında çok eleştirilmiş Orhan Kemal. Beni en hayrete düşüreni ise, Arka Sokak kitabında hep yoksul insanları, işçileri ve kötü yaşamları anlattığı gerekçesiyle yargılandığı davada yargıcın ‘’ Konularını neden hep fakir fukaradan, işçilerden aldığını; Türkiye’de varlıklı insanların, iyi yaşamların olup olmadığını’’ sorması. Orhan Kemal’in cevabı şöyledir: ‘’Ben gerçekçi bir yazarım. En iyi bildiğim konuları alırım. Varlıklı yurttaşların yaşayışlarını bilmiyorum, nasıl yaşadıklarından haberim yok’’ der. Böyle kıymetli bir adamı tam manasıyla tanımak ve okumak benim için en özel okumalarımdan bir olacak. Böyle kıymetli bir adamın çocuğu olmak, özlemek nasıl bir duygudur, bunu ifade edebilecek kelimelerim de yok. Okumak bu kadar özelse, yaşamak çok farklı olmalı.

Orhan Kemal’i anlatmaya bu satırların yetmesinin imkanı yok. Everest Keşif serisinden çıkan Unutulmuş Öyküleri, İkbal Kahvesi’nde çayımı yudumlarken tekrar anımsayacağım. Bizi anlatan öykülerini, zamana karşı unutulmuş olmaması için heybemde saklayacağım.

7.Ağaçların Özel Hayatı / Alejandro Zambra

Kitap alışverişimde kolay okunabilir, ince bir kitap almaya da çalışıyorum mutlaka. Hem okuma hızım düştüğünde hem de kitap seçmekte zorlandığım dönemde bu tarz kitapları okuyorum. Karar vermekte hiç zorlanmıyorum, vaktim boşa gitmiyor. Bu tür okumalar için aldığım kitaplar işimi oldukça kolaylaştırıyor, bu dönemlerime ilaç gibi geliyorlar.

Notos Kitaptan çıkan Ağaçların Özel Hayatı sadece 99 sayfa. İsmi oldukça ilgi çekici. Özellikle Yürüyen Köşk’ü ziyaretimden sonra düşkün olduğum ağaç konusunda daha fazla hassasım. Bakalım hikayenin içinde gerçekten etkili bir unsur mu ağaçlar? Konusu da bir hayli ilginç görünüyor. Küçük bir çocuğu uyutmak için anlatılan doğaçlama hikayeler ansızın gerçek bir hayata dönüşüveriyor. Yazarı Şili’de doğup, İspanyol edebiyatı okumuş. Kitapta  İspanyolcadan dilimizi çevrilmiş. Özellikle son dönemde ülkemizde İspanyol dili, edebiyatı ve sinemasına yönelen ilgiyi düşünürsek, kitap dikkat çekmeye devam edecektir.

8.Minimalizm Anlamlı Bir Yaşam

Minimalizm – Önemli Şeyler Hakkında Bir Belgesel’i izledikten sonra hayatımda uygulamak için inanılmaz bir istek duymuştum. Yaşamıma uyguladığım kadarı bile beni zihin olarak çok rahatlattı ve fazlalıklardan arınmak kendimi çok iyi hissettirdi. Hala Joshua ve Ryan’ın bahsettiği yolun çok başındayım. Ama neye ihtiyacım olduğu konusunda artık kesin cevaplarım var. Dahası buna ihtiyacım yok diyebilmek, büyük özgürlük.

Belgeseli çevreme tavsiye etmeye devam ediyorum. Bu arada kendimi de sürekli süzgeçten geçiriyorum. Tüketim odaklı yaşamaktan ne kadar uzaklaşabiliyorum. İsraftan ne kadar kaçabiliyorum. Bir vicdan muhasebesini de beraberinde getirdi, sorguluyor ve eleştiriyorum.

Belgeseli izledikten sonra Joshua ve Ryan’ın bir de kitabı olduğunu öğrendiğimde hiç düşünmedim. Okumak için de fazla düşünmeyeceğim. Sıradaki kitabım Eksik Parça Yayınevinden çıkan Minimalizm – Anlamlı Bir Yaşam olacak.

9.İstanbul’u Geziyorum Gözlerim Açık! / Haldun Hürel

Eylül ayından itibaren belirlediğim hedeflerden biri de İstanbul’u okuyarak, araştırarak, tarihini öğrenerek en baştan tekrar gezmek. Her sokağının hikayesini dinlemek en büyük arzularımdan şu aralar. Nereden başlayacağım konusunda hala bir sürü soru var kafamda ama şunun yanıtını çok iyi verebiliyorum: ‘’On yıl sonra kendini nerede görüyorsun?’’

Cevabım, İstanbul’u tarihiyle, kültürüyle, değerleriyle, hazineleriyle doyasıya yaşamış olmak istiyorum! İstanbul’u görmek, tanımak, bilmek istiyorum ben.
Çok zorlu, uzun bir yol olacak. Hayır, sokaklarını arşınlamak beni telaşlandırmıyor, yorulmakta gözümü korkutmuyor. Sadece kahrolacağım, biliyorum. İstanbul’u hoyratça zedeleyenler canımı yakacak. İstanbul’a da kızacağım arada, neden bu kadar cömertsin diye soracağım.

Şu an elimde bir kitap var. Yazarların İstanbul’u. İçinde İlber Ortaylı’dan Sunay Akın’a, Ara Güler’den Aydın Boysan’a kadar bir çok ismin İstanbul hakkındaki sorulara verdikleri yanıtlar var. Benim için oldukça özel bir kitap oldu. Okurken kaç kere ah çektim bilmiyorum. Bildiğim tek şey var, onların yerinde olsam kahrolurdum. Ama Onların İstanbul’unu yaşamak ister miydim, bunun cevabı da kesinlikle  evet olurdu.

Kitabı okurken tekrar anladım ki, İstanbul’u zaten kendine dert edinen biri, bu yolculuktan sağlam çıkamaz. Üzüleceğim, göze aldım.

Ahmet Ümit ve Sunay Akın kitapta bir isimden bahsediyor: Haldun Hürel. Kendisini bu sayede tanıdım. Gerçek bir İstanbul aşığı, İstanbul’un arkadaşı. Ve artık benim idolüm sayılır.

İstanbul hakkında mükemmel kitapları var. Bir İstanbul Kültür Kitabı isminde bir serisi bulunuyor. Kapı Yayınevinden çıkan İstanbul’u Geziyorum Gözlerim Açık bu serinin ilk kitabı. Benim için ansiklopedik değerde.

İstanbul ile arkadaş olmaya çalışırken en güvenilir kaynağım ve yoldaşım olacak.

2 yorum oku / yaz

  1. Minimalizmi bende okuyacağım. Kitabı için yorum yapacak mısın?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu an okuyorum, harika gidiyor. Mutlaka yapacağım :)

      Sil